Turgay ÖZBEK - DÜNYA HALİ
  Güncelleme: 24-05-2021 14:21:00   12-11-2020 16:51:00

II. Abdülhamid Dönemi - Osmanlı Fransız İlişkilerinde Krizler ve Çatışmalar

Okuduğum kitabın alt başlığı “1901 Hadisesi - Lorando ve Tubini Meselesi". Yazarları İstanbul Üniversitesi'nden Dr. Öğr. Üyesi Metin Ünver ile Öğr. Gör. Murat Hulkiender; "çalışma TÜBİTAK SOBAG tarafından 114K883 numara ile desteklenmiş bilimsel araştırma projesinden elde edilen verilere dayanmaktadır." Kitap 2018 yılında İlgi Kültür ve Sanat tarafından yayınlanmış; ISBN 978-605-2022-57-3.

Alt başlıkta sözü edilen "1901 Hadisesi", Midilli Adası'nın 7 Kasım 1901 tarihinde Fransa tarafından işgalidir. Midilli limanı "2 torpido ve 5 zırhlı ile abluka altına alındıktan sonra gemilerin toplarını kasaba ve kaleye doğru çevirdikleri", "iki yüz kadar Fransız askerinin Gümrük'teki sancağı indirerek yerine Fransız bandrasını çektiği ve Osmanlı Bankası şubesi ile telgrafhanenin [ve postahanenin] tutulduğu" bu hadisede Çanakkale Boğazı Muhafızlığı'ndan II. Ordu Müşiriyeti'ne "top veya silah atılacak olursa karşılık verilip verilmemesi sorulmuşsa da mukavemet edilmemesi" emredilmiştir. üç gün sonra imzalanan antlaşma ile tüm Fransız taleplerinin kabul edilmesi ile  işgal sona erdirilmiş; "Fransa Donanması ise 11 Kasım günü Midilli Adası'ndan ayrılmıştır."

Alt başlıkta diğer sözü edilen husus "Lorando ve Tubini Meselesi"dir. Osmanlı Devleti Nafia Nezareti 1875 yılında, Venedik asıllı Fransız vatandaşları banker Lorando Biraderlerden, Haydarpaşa-İzmit demiryolunun ödenmemiş borçlarının karşılanması için %15 faiz ile 2 yılda eşit aylık taksitlerle geri ödenmek üzere 30,000 lira borç almıştır. Diğer taraftan, 1881 yılında banker Köçeoğlu Agop, tasfiye halindeki İtibar-ı Umumi-i Osmanî (Credit General Ottoman) Bankası hissedarlarından (yine Venedik asıllı Fransız vatandaşları) Aristide ve George Tubini'ye olan 141.929,14 lira tutarındaki borçlarına karşılık, Maliye Nezareti'nden, şehzade Murat Efendi ve Valide Sultan'dan olan alacaklarını temlik etmiştir.

Yapılan kısmi ödemelere rağmen tam geri ödenemeyen bu borçlar, gerek gecikme faizlerindeki anlaşmazlıklar gerek Osmanlı'nın mali sıkıntıları nedenleriyle 1901 yılına kadar sürüncemede kalmıştır. 1898 yılında göreve başlayan Fransa Dışişleri Bakanı Delcassé ile Fransa'nın İstanbul Sefiri Ernest Constans döneminde mesele, Osmanlı'da ve Orta Doğu'da artan Alman nüfuzundan doğan endişeleriyle beslenerek, Fransa'nın okullar, dini müesseseler, uygulanmayan mahkeme kararları ve sözleşmeler, ödenmeyen tazminatlar, gümrük ve posta şikayetleri gibi daha başka taleplerini de içeren bir krize evrilmiştir. Aynı dönemde, Osmanlı Padişah'ı II. Abdülhamid, Dışişleri Bakanı Tevfik Paşa ve Paris Sefiri Salih Münir Bey'dir. Kitapta bu kişilerin yazışmaları, tutumları ve kararları ile dönemin Avrupa gazete makaleleri refere edilerek, bu iki gecikmiş ticari borcun nüfuz krizine evrilmesi, öğretim görevlisi yazarlarca çok detaylı olarak anlatılıyor.

Akademik tadına uygun olarak kitap "19. Yüzyıl Dünyasında Diplomasi ve Uluslararası Hukukun Konumu"nu ele alarak başlıyor. "1815 Viyana Kongresi'nda Büyük Güçler nosyonu müesseseleşmiştir. Buna göre İngiltere, Rusya, Avusturya ve Prusya'ya, 1818'de Aix-la-Chapelle Konferansı'nda Fransa'nın da eklenmesiyle beş devlet Büyük Güç olarak öne çıkmıştır. … 1856 Paris Kongresi'nde Osmanlı Devleti de bu devletler grubuna kabul edilmiştir. İtalya'nın Büyük Güç kabul edilme iddiaları ilk defa 1867 Londra Konferansı'na davet edilmesiyle karşılık bulmuştur. Almanya 1871'de Prusya'nın yerini alacak, ABD ise 1898'de İspanya'yı yendikten sonra Büyük Güç sayılmaya başlanacaktır. 1905'te Rusya karşısındaki zaferinden sonra Japonya söz konusu statüyü elde etmiştir." Bu bölümde ayrıca Güç Dengesi ve Avrupa'nın Ahengi kavramları izah ediliyor ve örneklendiriliyor. Dönemin Büyük Güçlerin askeri müdahalelerinden örnekler veriliyor; 1856 İngiltere-Çin, 1902 Venezuela'ya Almanya, İngiltere ve İtalya'nın ortak müdahalesi. 1884-5 Berlin ile 1899 ve 1907 Lahey Konferansları da bu bağlamda ele alınıyor.

Sonraki bölümde 19. Yüzyılda Fransa'nın Dünya'daki konumu ile Osmanlı-Fransız ilişkilerinin ekonomik, dinî ve sosyo-kültürel yönleri ele alınıyor. "1875'teki iflasın ardından kredi temininde zorluk çeken [Osmanlı] hükûmet yabancılara verdiği ticarî ve finansal imtiyazlar sayesinde yeniden kredi alabilir hale gelmişti. Bir yandan yabancı sermayeye duyulan zorunlu ihtiyaç diğer yandan ise alt yapı yatırımlarını gerçekleştirecek teknolojiden yoksunluk bu bağımlılığı arttırmıştır. Böylelikle yabancı yatırımcıların kurduğu ve işlettiği şirketler demiryolundan su[, liman, tramvay, maden, havagazı, tütün] şirketlerine kadar imparatorluğun bütün ticarî hayatını kontrol altına aldı. 1870-1911 arasında yabancılara 109 adet imtiyaz verilmişti." Bu dönemde yabancı yatırımlar ve borçlar toplamında Fransız payı %60 idi; Almanya %25 ve İngiltere %15 ile diğer iki yatırımcı/borç veren ülke idi.

Kitap "Osmanlı-Fransız Diplomatik İlişkilerinin Kesilmesine Giden Süreç" ve Midilli'nin işgali ve sonrasını gün gün anlatan "Fransa'nın Donanma Diplomasisi" bölümleriyle tamamlanıyor.

Kitap bir yandan genelde 19. yüzyılın dünya düzeni ile Osmanlı'nın bu düzendeki yerini ve özelde Lorando-Tubini borçlarının Midilli'nin dört günlük işgaline yol açmasını anlatırken, diğer yandan sunduğu tarihi perspektif ile, bugünün Türk-Fransız ilişkilerini anlamaya muhakkak katkıda bulunacaktır. Özellikle kitaptaki şu tespit, Fransız tarafının ruh halini açıklayıcı olabilir: "19. yüzyılda bölgesel farklılıkları oldukça fazla olan Fransa'yı bir arada tutan en önemli değerin Fransa'nın "büyüklüğü" olduğu ifade edilmektedir. Buna göre Fransa'nın 19. ve 20. yüzyıllardaki uluslararası ilişkiler tarihinde söz konusu büyüklük vurgusunun oldukça abartılı bir biçimde öne çıkarıldığına işaret edilmiştir. Bu bakış açısı uluslararası düzlemde statü sahibi olmak için 'Fransa' olmanın yeteceğini savunur." Almanya karşısında 1870 Sedan yenilgisine ve hem I. hem II. Dünya Savaşında Amerika'nın kurtarıcılığına muhtaç kalınmış olmasına rağmen "la grande nation" kuruntusuna bugünlerde bile rastlanıyor olması hayrete şayandır denilebilir.

Ek: 5 adet fotoğraf

  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
BİZİ TAKİP EDİN
  • Tüm Anketler
    İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI KİM OLMALI?
    YUKARI