Turgay ÖZBEK - DÜNYA HALİ
  Güncelleme: 28-11-2021 20:26:00   20-10-2021 19:36:00

Celâl Bayar'ın Anılarında Atatürk

            Okuduğum kitabın adı Celal Bayar Anlatıyor BİLİNMEYEN ATATÜRK . İsmet Bozdağ, yıllara yayılan sohbetlerini bu kitapta biraraya getirmiş. İsmet Bozdağ (1916-2013) gazeteci, yazar, şair. Kitap 2019 yılında Truva Yayınları tarafından basılmış; 211 sayfa. ISBN: 978-605-9850-44-5.

            Kitabın başlığı, sadece Atatürk hakkında imiş gibi yanıltıcı bir izlenim yaratıyor; halbuki Bayar'ın Cumhurbaşkanlığı ve gençliğini hakkında da sohbetler var kitapta. Sohbetler birkaç sayfalık, okunması çok rahat, Bayar'ın anlatımları da çok renkli; zaman zaman da çok çarpıcı.

            Atatürk İstanbul Meclisi Başkanı Olmak İstiyor başlıklı sohbette, Bayar, Mazhar Müfit'ten naklen, Atatürk'ün "Felâh-ı Vatan" grubundan kendisini Meclis-i Mebusan Başkanı seçmelerini istediğini anlatıyor. "Mazhar Müfit diyor ki: -Arkadaşlar adeta şoke oldular. Mustafa Kemal'in ihtirasına yordular bu isteğini; müzakere etmeye bile gerek görmediler. … Celal Bayar bunları anlattıktan sonra şöyle devam etti: … Benim kanaatime göre eğer kendisini Meclis Başkanı seçmiş olsalardı, Başkanlık etmek için İstanbul'a gitmeyeceğinden eminim. Fakat Meclis dağıldığı zaman, Başkan sıfatı ile meclisi Ankara'da toplantıya çağıracak ve Meclisin meşruiyeti üzerinde açılan münakaşalar, kendiliğinden, ortadan kalkacaktı. … Mustafa Kemal Paşa ihtiras sahibi değildir, demek istemiyorum; hayır. Paşa'nın elbette iktidar hırsı vardı; fakat bu ihtiras, bir keman virtüözünün kemanını istemesi gibidir! Ondan bir kompozisyon çıkarmak için! Atatürk'ün elinde iktidar, bir virtüözün elindeki keman gibiydi. 7.12.1977 Çiftehavuzlar"

            Meclis Cuntaları ve Hilafetçilik … başlıklı sohbette, Bayar, Atatürk'ün "ölüm döşeğinde" olduğu günlerdeki güç savaşlarını anlatıyor; Bayar Başbakandır. "İsmet Paşa, başvekillikten ayrılmış, maddi iktidardan uzaklaşmıştı ama meclis içinde büyük, orduda küçük, halkta geniş gruplar tarafından seviliyordu. Hele Atatürk'ün "ölüm döşeğinde" olduğu kesinlik kazanınca … 'İsmet Paşa'nın cumhurbaşkanlığı sağlamak' amacıyla, hızlı ve yoğun bir propaganda kulisine gömülmüştü. … İsmet Paşacılar, meclis çoğunluğunu ele geçirmiş olmaları nedeniyle rahattılar. Ancak bunlar da, hükümetin, yeni seçim kararı almasından korkuyorlardı; çünkü yapılacak seçimde, Mareşal Fevzi Çakmak, genelkurmay başkanlığından istifa ettirilir ve milletvekili olması sağlanırsa, ordu ve kamuoyu ağırlığı, Fevzi Çakmak üzerinde yoğunlaşabilir, bir 'çetin rakip' karşısında kalabilirlerdi. İktidar kavgası, parlamento dışında da sürüyordu! … Süleyman Şefik Paşa, Şehzade Ömer Faruk Efendi'den yana bir propagandayı, başlı başına yönetiyordu! Bunlar, Mecelle'nin … 'Engel kalkınca, engellenen yerine döner' hikmeti içinde düşünüyorlar; Atatürk öldükten sonra önce hilafetin sonra saltanatın tekrar ihya edilmesini, normal bir sonuç sayıyorlardı. … 'İsmet Paşa cuntası' ve gerek … 'Halifeciler', başlıca engel olarak karşılarında hükümeti gördükleri için, onu yıpratmanın, baskı altına almanın ve böylece 'müttefikleri haline getirmenin' gayreti içindeydiler! … Ben başvekil olarak bütün bu olguları yakın planda izliyor, gereken önlemleri almakla yetiniyordum! … Sovyetler Birliği'nde Lenin'in ölümünden sonra doğan düzensizlik, milyonlarca insanın ölümü, hapsi, sürgünü, sefaletine mal olmuştu. Ben, vicdanımın ve aklımın dediğini yaptım. Ülkem, kardeş kavgasına düşmedi. 18.11.1979 İhsan Sabri Çağlayangil ile birlikte."

            Bayar Cumhurbaşkanıdır. "Adnan Menderes iki yerde gevşeklik etmeseydi, ihtilale gitmeyecektik. Bunlardan biri 9 Eylül olayı, yani dokuz subay'ın bir ihtilal örgütü kurdukları yolunda Samet Kuşçu'nun ihbarı üzerine hükümetin tutumudur. … Mahkeme dokuz subayı beraat ettirdi. Muhbiri de cezalandırdı. … [Halbuki Askeri Mahkemenin nihai amiri Genelkurmay Başkanı, onunki de Başbakandır.] … Durumun kritik noktaya gelmekte olduğunu görüyorlardı. Başvekili ve Genel Kurmay Başkanı'nı Çankaya'ya çağırdım. Üçümüz, durumu inceden inceye görüştük. Ateşi söndürmek lazımdı. Rüştü Erdelhun, bütün kuvvetlerin kendisine bağlı olduğunu ve her tedbiri almaya muktedir olduğunu söyledi. Ancak bu tedbirleri alabilmek için Hükümetin kendisine yetki vermesi gerektiğini ileri sürdü. Adnan Menderes 'Size istediğiniz yetkiyi veriyorum' dedi. Erdelhun 'Yazılı yetki isterim' diye direndi. Başvekil 'Yazıp size yollarım' dedi. Dağıldık. Adnan Bey bu yetkiyi yazıp göndermedi. Erdelhun da yetkiyi almadıkça harekete geçmedi. Hükümet varken, teşebbüsü elime alamıyordum. Geciktiğimizin de farkında idim. Bu sırada Başvekil, Eskişehir'e gideceğini söyledi. 'Gidiniz, iyi olur' dedim. Maksadım, onun Ankara'da bulunmamasından yararlanıp teşebbüsü ele almaktı. Fakat geç kalmıştık."

            Sohbetlerde Bayar gençliğini de anlatır. "… dayım Umurbey'e çıkageldi. İstanbul'da Ali Suavi olaylarına karışmış ve yakalanacağını anlayınca, bir süre köyde saklanmayı uygun görmüştü. … Açık fikirli, idealist bir insandı. Aldülhamit'ten ve onun jurnal alımından nefret ediyordu. … Sultan Murad'ın meziyetlerini saymakla bitiremezdi. Ben de onunla beraber Sultan Murad'ı seviyor, Abdülhamit'ten nefret ediyordum. … 15 yaşındaydım. Kozahanı'ndaki iki odadan ibaret bankada [Ziraat Bankası Bursa şubesinde] çalışmaya başladım. … Maiyyet memuru Hamza [ile] dost olduk. Bir gün bana 'İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girmek isteyip istemediğimi sordu. … Tereddüt etmeden 'evet' diye cevap verdim ve girdim."

            Celal Bayar'la sohbetler yakın tarihimizle ilgilenenlere ilâve bir perspektif getirebilecek nitelikte. Tüm anılarda sübjektiflik kaçınılmaz, işin doğası gereği. Ama, okunan anı sayısı ve çeşidi arttıkça da okuyanın zihninde tarihi olaylar objektifleşerek somutlaşıyor. Bu bağlamda, Celal Bayar'ın anlattıklarından ben çok yararlandım.

  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
BİZİ TAKİP EDİN
  • Tüm Anketler
    İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI KİM OLMALI?
    YUKARI