Turgay ÖZBEK - DÜNYA HALİ
  Güncelleme: 28-11-2021 20:24:00   20-09-2021 11:54:00

Gelir artmadan, refah artar mı?

            Soruyu cevaplamadan önce, ekonominin detaylarıyla pek aşina olmayanlar için cevabın altyapısını oluşturmaya çalışalım.

            Gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH), belirli bir zaman aralığında bir ülke içinde üretilen tüm nihai mal ve hizmetlerin, piyasa değerinin toplamı olarak tanımlanır. GSYİH = Kamu ve Özel Tüketim +Yatırım +İhracat-İthalat şeklinde hesaplanır. Buna basitçe, Gelir = Tüketim +Yatırım +İhracat-İthalat diyelim.

            Bir dağ köyü düşünün. Köyün "Gelir"ini, [1] "Tüketim"i, örneğin buğdaydan ekmek, tarladan domates, keçiden peynir, mutfak ocağı için tüpgaz, banyoda şampuan gibi, [2] ileride gelir sağlama amacıyla yapılanlar, yani "Yatırım"ı, örneğin keçi ağılını büyütmek, turfanda sebze yetiştirmek için camlı sera yapmak gibi, [3] kendi ürettiklerinden kasaba pazarına götürülüp sattıkları, yani "İhracat"ı, örneğin yumurta, taş fırın ekmeği gibi şeyler oluşturur. İlk üç öge "Gelir" hesabını arttırır iken sonuncusu hesabı azaltır. [4] Pazar için kasabaya inildiğinde kasabadan alınanlar, yani köyün "İthalat"ı, örneğin tüpgaz, şampuan, seranın camları gibi; bunlar köyde üretilmedikleri için, "Köy İçi Üretim" olarak hesaplanan köyün "Gelir"ini, yani köyün GSYİH'nı azaltır. Bir başka deyişle, "Gelir" hesabında Tüketim, Yatırım ve İhracat "artı", İthalat "eksi" oluyor.

            Gelir = Tüketim +Yatırım +İhracat-İthalat eşitliğini, bir adım daha sadeleştirerek, Gelir = Tüketim +Yatırım +/- Dış Ticaret Dengesi diyelim. Eğer ihracat ithalattan fazla ise, yani köy dış dünyaya aldığından daha fazlasını satıyor ise Dış Ticaret Dengesi artı değer oluşturur; üretilip ama tüketilmeden dışarıya satılan şeyler (İhracat) köyün gelirini arttırır ve servet birikimi (cepte ya da banka hesabında para) oluşturur. Tersi durumda, yani ithalat ihracattan daha fazla ise, Dış Ticaret Dengesi eksi değer oluşturur ki köyün gelir hesabını ve servetini azaltır, servet yeterli değil ise (tüccara, bankaya) borcu arttırır. Ülkeleri, çok daha büyük ve karmaşık, ama aynı esaslarla "Gelir" yaratan bir köy olarak düşünebiliriz.

            Türkiye, dışarıya sattığından daha fazlasını dışarıdan alan, yani eksi Dış Ticaret Dengesi ya da bir başka deyişle Dış Ticaret Açığı veren bir ülke olagelmiştir, maalesef. Bu nedenle, evvelden beri dış dünyaya borçlu bir ülkedir.

            Şimdi, bu girizgâhtan sonra, gelelim yazımızın başlığına: "Refah"ı "daha çok tüketmek" olarak kabul ederek soruyoruz: Gelir artmadan refah artar mı? Üstteki açıklamalar sonrası, "olabiliyormuş aslında" demiş olmalısınız diye ümit ediyorum; belki de zaten en baştan "tabii ki artabilir" dediniz. Şimdi gelelim Türkiye'nin rakamlarına.

            2019 ve 2020 "pandemi" yıllarını hariç tutarak konuşursak, Türkiye'nın yıllık Gelir artış hızı 2003 öncesinde de sonrasında da inişlerle çıkışlarla ortalama %5 mertebesinde seyretmiş. Gelir artış hızında bir farklılık yaşanmamasına rağmen 2003 sonrasında vatandaşın "refah"ının arttığı bir gerçek. (Türkiye'de gelir dağılımı bozuktur ama "pandemi" öncesinde bozuklukta belirgin bir kötüleşme de yoktur.) Şimdi, başlıktaki soruyu bu kez de Türkiye özelinde soralım; "gelir" artışında farklılık olmamasına rağmen 2003 sonrası dönemde "refah" nasıl artmıştır?

            Evet, bildiniz; Dış Ticaret Açığı ile. Gelir = Tüketim +Yatırım +/- Dış Ticaret Dengesi eşitliğinde, Gelir artış hızı değişmez iken Eksi Dış Ticaret Dengesini (Dış Ticaret Açığını) arttırarak Tüketimi arttırmak mümkün. "Artı" ile "eksi" biribirini götürüyor. Türkiye, 2003 sonrası dönemde, dışarıya sattığından çok daha fazlasını dışarıdan alarak (Dış Ticaret Açığını arttırarak) geçmiş yıllardan daha fazla "refah" sağlamıştır (yani daha çok tüketmiştir). Dış Ticaret Açığı rakamlarına bakınca bunu görüyoruz: 2003 öncesi yıllık ortalama Dış Ticaret Açığı 3 milyar$ iken, sonrasında 23 milyar$'a zıplamıştır. 2003 sonrası, alın size, her yıl ortalama 23-3=20 milyar $lık "ilave" refah.

            Dış Ticaret Açığındaki bu zıplama, köy örneğinde olduğu gibi, kısmen servet azalışı (yabancılara varlık satışı) büyük ölçüde ise dışarıya borçlanmaya sebep olmuştur. Türkiye'nin dış borcu 2002 yılında 130 milyar$ iken, 2018 yılsonunda 446 milyar$'a katlanmıştır.

            Şimdi, hızlı bir "bakkal hesabı" yapalım: Her yıl 23-3=20 milyar$ daha fazla ithal mal tüketmişiz 2003-2018 döneminde, eder 20x16=320 milyar$. Aynı dönemde dış borcumuzdaki artış, 446-130=316 milyar$. Buyrun burdan yakın.

            Peki bu dış borcu kim almış? Çoğunlukla bankalar. Onlar bu paraları ne yapmışlar? İşlerinin bir parçası olarak, çoğunlukla vatandaşa tüketici kredisi olarak sunmuşlar. Yani, nihai olarak, 2003 sonrası dönemde vatandaş bankalar üzerinden yurtdışına dolaylı borçlanıp eskiye göre daha fazla ithal mal tüketmiş ve "gelir"i eski hızda artmaya devam etmiş olsa da "refah"ı eskisinden daha hızlı artmıştır.

            Başa dönersek, gelir artmadan refah (tüketim) artar mı? Cevap, artabilir; ama ya hazırdan yiyerek ya da borçlanarak. Bi bilelim de, sonra ister tüketiriz ister tüketmeyiz.

  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
BİZİ TAKİP EDİN
  • Tüm Anketler
    İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI KİM OLMALI?
    YUKARI