PENDİK KAYMAKAMI DR. HÜLYA KAYA: VAZGEÇMEYİN...

PENDİK KAYMAKAMI DR. HÜLYA KAYA: KARİYERİNİ YARIM BIRAKAN KADINLARA SESLENDİ.VAZGEÇMEYİN...
 Tarih: 29-06-2021 15:49:14
PENDİK KAYMAKAMI DR. HÜLYA KAYA: VAZGEÇMEYİN...

Bülten İstanbul Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yalçın Bel, Pendik’in ilk kadın kaymakamı Dr. Hülya Kaya ile, Pendik’te bugüne kadar yaşadıklarını, kamuda kadın yönetici olmanın zorluklarını ve aile yaşantısı üzerine birçok konuda konuştu. 

*Uzun yıllara dayanan bir kamu yöneticiliği tecrübeniz var ve İstanbul gibi bir metropolün en büyük ilçelerinden birisi olan Pendik ilçesine kaymakam olarak atandınız. Bu konuda neler söylersiniz? Ne hissediyorsunuz?

Pendik’te başladığım ilk günden itibaren Anadolu insanımızın sıcaklığını ve samimiyetini en derin şekilde hissettim ve bu sebeple ilçemiz insanları ile aramızda çok güçlü bir bağ oluştu. Onlar beni, ben onları çok uzun zamandır tanıyor gibiyiz. Bu uyum hepimizin hoşuna gidiyor. Bu sıcak ve samimi başlangıcı, her daim taze tutmak, arada ki mesafeyi ortadan kaldırmak için elimden gelen gayreti gösteriyorum. Esnaf ve komşu ziyaretlerimiz ile, insanımızın bize gelmesine gerek kalmadan, mümkün mertebe ben onlara ulaşmaya çalışıyorum. Bu arada sosyal medyayı da çok aktif şekilde vatandaş ile ilişkilerde kullanmaya çalışıyoruz. Vatandaşımız her kanaldan bize rahatlıkla ulaşabiliyor. Bazen isteyip alamadığı kızı anlatan var, bazen yaşadığı mağduriyetleri. Hepsiyle tek tek irtibata geçiyoruz. Sonucun teşekkürle bitiyor olması da bizi çok mutlu ediyor.

*Kamuda kendinize çizdiğiniz ve yürüdüğünüz bu yolda çıkış noktası neydi? Sizi bu yolda yürümeye teşvik eden neydi?

En büyük motivasyon kaynağım insana dokunmak. Bir ilçede mülki amir olmak, kendini o ilçeye ait hissetmek, o ilçenin kadınına ve çocuğuna, dolayısıyla o ilçede ki bir aileye dokunmak büyük bir başarıdır bir kaymakam için. Yaşadığım topluma ve çevreme olumlu yönde bir katkı sunmak, kadınların da her alanda başarılı çalışmalar yapabileceğini ispatlamak en büyük misyonum. Bu amaca ulaşmak için kadınların iş gücüne ve karar mercilerine katılımını çok önemsiyor ve elimden geldiğince her görev yaptığım yerde kadının istihdamda payını artırmak için özel projeler yürütüyorum. Pendik’te de bu nokta da hazırladığımız bir projemiz var.

*Sizce bürokraside cinsiyet ayrımcılığı yaşanıyor mu? Kadınların bu anlamda zorluk çektiklerini söyleyebilir miyiz? Kadın olmanın zorluğu var mı?

Kadınlar fırsat verildiği takdirde başaramayacakları hiç bir işin olmadığı inancındayım. Mesleğe girdiğim ilk yıllarda, toplum henüz bayan kaymakama alışmadığı için,  zaman zaman zorluklar yaşadım. Ancak bugün Türkiye, yirmi yıl öncesinin Türkiye’si değil. Kadın olarak daha rahat çalıştığımı ifade etmek isterim. Şu an aktif olarak çalışan kadın meslektaşlarıma baktığımda, kadın kaymakamların çok başarılı çalışmalar yürüttüğünü görüyorum. Hatta bazı kadın meslektaşlarım yürüttükleri projelerden dolayı ödüller alıyorlar. Vatandaş memnuniyeti noktasından bakarsak, vatandaşın çok memnun olduğunu, ilçede yaşayan kadınların kadın kaymakama daha rahat ulaşarak dertlerini anlattıklarına şahidim. Ümit ediyorum ki meslekte bayan kaymakam sayısı katlanarak artacak ve yıllar içerisinde akademide, yargı da veya sağlık alanında olduğu gibi bayan meslektaşlarımın sayısı erkek sayısını yakalayacak. 

*Siyasette ve yönetim kademesinde kadınların sayısını yeterli buluyor musunuz, ne tavsiye edersiniz?

Bugün kadınları her alanda görmek mümkün. Bu gurur verici. Kadın her alanda başarılı çalışmalara imza atıyor. Kadın yöneticilerimiz ve siyasetçilerimiz de her geçen gün artırıyor ancak henüz istenilen nokta da değiliz. Umarım gelecek 20 yılda, hem her çeşit yönetim kademesinde hem de meclis çatısı altında eşit oranda kadın ve erkek görürüz. Meslek hayatımda Türkiye’nin çok farklı ilçelerinde, kaymakam ve vali yardımcısı olarak çalıştım. Bu çalıştığım bölgelerde kadını güçlendirecek tüm projelerin içerisinde yer almaya çalışıyorum. Güç her ne kadar erkek ile eşleştirilmiş olsa da, biz kadınlar, farklı kimliklerin bize getirmiş olduğu zenginlik ve farklılığı, toplumumuzun hizmetine sunarak, gücümüzü farklı bir şekilde kullanabiliriz, avantaja dönüştürebiliriz. Türkiye’de, siyasette ve karar alma mercilerinde kadın sayısının artmasında biz kadınların çok büyük sorumlulukları var. Kadınlar olarak biz ne yapmalıyız ki geleceğin Türkiye’sinde daha çok kadın mesleklerinde en üst noktalara gelebilsin? 

** Birincisi, Facebook CEOsu Sherly Sandberg’in de ifade ettiği gibi, “vazgeçmeyin” diyorum. Her zaman ifade ettiğim gibi, biz kadınların tüm zorluklara rağmen çalışmalarına devam etmesi gerekiyor. Bazı kadın arkadaşlarım evlendiklerinde veya çocuk sahibi olduklarında, kanunen kendilerine sunulan izin imkanlarından yararlanıp, kariyerlerine devam etmek yerine, toptancı bir yaklaşım sergileyip, tamamen kariyer yaşamlarını bitiriyorlar. Mesela, zaman zaman şahit olduğum bir durum: Kadın nişanlandığında, evlenir evlenmez işimi bırakacağım diyor. Bu bakış açısı, kadının işinde yükselmesinin önünde büyük bir engel olarak duruyor. Kadın psikolojik olarak nişanlanır nişanlanmaz, tüm kariyer planlamasını, yükselme hedeflerini bitiriyor veya yeni görevler ve sorumluluklar almayarak, yarışın dışında kalıyor. Tavsiyem, ayağınızı gaz pedalından çekmeyin. İşinizden ayrılacağınız son güne kadar yapabileceğinizin en iyisini yapın. Zamanı geldiğinde, işten ayrılıp ayrılmayacağınıza siz kendiniz karar verin.  İkincisi de; kadınlar, kendilerinin yapabileceklerini sistematik olarak devamlı azımsıyor. Erkekler başarılarından dolayı hep kendilerine pay çıkartırken, kadınlar hep dış faktörlerin başarılarına katkıda bulunduğunu ifade ediyorlar. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, yöneticilik konusuna gelince, erkekler kendilerine çok güvense de kadınlar yöneticilikte daha yetkinler. Sandberg, kadınlara masaya oturmasını ve kendilerine güvenmesini tavsiye ediyor. Kendi başarısının farkında olmayan hiç kimse terfi edemez. Kadınların da erkekler gibi kendine güvenmesi ve kendi başarısını pazarlamayı öğrenmesi gerekiyor.  Üçüncüsü ise, eşinizin gerçek bir partner olmasına dikkat edin. Kadınlar, evde erkeklerin yaptığının iki katı ev işi, erkeklerin üç katı çocuk bakma işini üstleniyorlar. Hayatta size hep destek olacak, her konuda sorumluluklarınızı paylaşacak gerçek bir eş seçimi kariyer yolculuğunuzda şansınızı ikiye katlayacaktır.

*Pendik ilçesine atandıktan sonra Kadın kaymakam olarak ilçede ilk gözlemleriniz nelerdir? İlçede yapılmasını planladığınız projeleriniz neler?

İlk olarak, bir kadın yönetici olarak hem kadın hem çocuk hem de dezavantajlı durumda bulunan hemşerilerimize odaklanıp, mevcut sorunların çözümüne katkıda bulunmak istiyorum. Bu nokta da kadınların girişimciliğinin artırılması ve ürettikleri ürünleri satabilmeleri için kendilerine teknik destek ve tasarım desteği vermek istiyoruz. Potansiyeli olan kadınlarımızı bir çatı altında toplayıp, ürettikleri ürünleri e-ticaret platformları üzerinden pazarlamalarına yardımcı olmak istiyorum. Şuna gönülden inanıyorum ki üreten ve aile ekonomisine katkıda bulunan bir kadın hem çocuklarına rol model olacak hem de ailesi ve çevresiyle iletişimini güçlendirecektir. İkinci olarak, dezavantajlı durumda bulunan çocuklarımız, gençlerimiz ve yaşlılarımız ile ilgili çok özel projelerimiz var. Amacımız onların yaşamında yalnız olmadığını, her daim yanında olduğumuz  hissettirmek.Üçüncü olarak ise gençlerimiz arasında hızla yaygınlaşan bağımlılık ile mücadele amacıyla bir merkez oluşturuyoruz. Bu merkezin amacı sorunu disiplinler arası bir yaklaşım ile ele alarak,  tedavi sürecinde ki gençlerimizi her aşamada takip ve destekleyerek maksimum başarıya ulaşmayı hedefliyoruz. Son olarak şunu ifade etmek istiyorum ki, Pendik aynı zamanda turizm ve ticaret merkezi olabilecek bir potansiyele sahip. Pendik’in marka şehir olması için eğitimden sağlığa, güvenlikten akıllı şehir yapılanmasına kadar bu konuda Pendik Belediyemiz ile ortak bir proje üzerinde çalışıyoruz. Sloganımız  “Ne Varsa Pendik’te Var”

*Bürokrasinin yanı sıra mülteci hukuku alanında akademik çalışmalarda bulunduğunuzu ve bu konuda üniversitede ders verdiğinizi biliyorum. Yaptığınız akademik çalışmalar ve 2020 yılında İngiltere’de basılan kitabınız hakkında biraz bahseder misiniz?

Kitabımda Avrupa ile Türkiye arasında  göç ve mülteci alanında imzalanmış olan Mülteci Geri Kabul Anlaşmasını eleştirel bir bakış açısı ile inceleyerek, bu Anlaşmanın mültecilerin en temel hakkı olan iltica hakkını ve geri gönderilmeme prensibini ihlal edip etmediğini yapmış olduğum saha araştırması ile analiz etmeye çalıştım. Tezimdeki Arendt’in siyaset teorisinden istifade ettim.  Arendt siyaset felsefesinde çok derin iz bırakmış bir kadın düşünür. Arendt Almanya’da doğmuş Yahudi kökenli bir ailenin çocuğu olarak, Almanya’dan Hitlerin zalimliğinden kaçarak hayatını kurtarmış, 18 yıl boyunca Amerika’da hiçbir ülkenin vatandaşlığını kazanamadan bir mülteci olarak yaşamıştır. Bu süreçte bir mülteci olmanın zorluğunu hayatında bizzat tecrübe eden birisi olarak, “Totalitarizm” kitabında ve “Biz Mülteciyiz” makalesinde, uluslararası insan haklarının aslında hiçbir zaman gerçekte var olmadığını; yani insanın insan olmasından dolayı sahip olduğu iddia edilen hakların ancak bir ülkenin vatandaşı olduğunda aktif olarak kullanılabildiğini, vatansızların ve mültecilerin ise bu doğal insan haklarına hiçbir şekilde sahip olamadığını eleştirel bir şekilde ortaya koymuştur. Arendt kitabında iki çelişkili durumu işaret etmektedir; birincisi, mülteci veya vatansız statüsü modern ulus devlet sisteminin kazaen oluşturduğu bir anomali olmayıp, aksine ulus devlet sisteminin kapsayıcılığı yüzünden ortaya çıkmaktadır. Günümüzde hiçbir yer yok ki herhangi bir ülke hakimiyetinde olmasın. İkincisi ise her ne kadar mültecilerin ana çıkış sebebini ulus devletler ve onların politikası oluştursa da sonuç olarak uluslararası hukuk hala ulus devletlerin hakimiyeti prensibini kabul etmektedir. Yani ulus devletler sınırları içerisine giren mültecilere vatandaşlık verip vermemekte veya temel insan haklarına ulaşıp ulaşmamalarında tüm inisiyatifi elinde bulundurmaktadır. Arendt ‘in de çok güzel bir şekilde ifade ettiği gibi, ulus devlet sistemi mülteci sorununu bizzat ortaya çıkaran bir sistem olmasına rağmen, mevcut uluslararası hukuk sistemi mülteci sorununun ulus devletler tarafından çözülmesini beklemektedir. Yapmış olduğum saha çalışmasında da gördüğüm üzere, Avrupa mevcut mülteci yükünden kurtulmak için bu anlaşmayı Türkiye ile imzaladı ve bu yaklaşımı ile en temel bir insan hakkı olan iltica arama hakkının altını oymuş oldu. Türkiye mülteci dostu bir ülke olarak, Avrupa’nın yapmadığı şeyi yaparak, 4,5 milyon mülteciyi ülkesine kabul etmiş, geçici koruma statüsü vererek hukuki durumlarını netleştirmiş oldu. Ayrıca sağlık hizmetlerinden ücretsiz ve kesintisiz yararlandırılması için gerekli kanuni düzenlemeler yapılmıştır. Eğitimde ise yabancı uyruklu ve geçici koruma veya ikincil koruma altında ki eğitim yaşındaki çocukların eğitimlerine devlet okullarına devamları noktasında her türlü tedbir alınmış ve üniversite eğitimlerine devamları konusunda teşvik edilmiştir. Yabancıların istihdama katkısı konusunda da ciddi bir yol alınmıştır. Yapılan en son düzenleme ile herhangi bir izin şartına bağlanmaksızın geçici koruma statüsü sahiplerinin ikamet izinlerini aldıktan altı ay sonra resmi olarak çalışma hakkına ulaşıyorlar.  Türkiye’nin mevcut yaklaşımı geçici koruma statüsünde veya insani koruma statüsü elde eden yabancıların sosyal hayata uyumunda çok büyük rol oynamaktadır.

* Bir dönem de turizmden sorumlu vali yardımcılığı yaptınız. Bu anlamda İstanbul ve Pendik’in turizm sektöründeki yerini ve değerini paylaşır mısınız? Neler yapılabilir?

İstanbul, birçok imparatorluğa başkentlik yapmış medeniyetler beşiği bir şehir. İstanbul’un turizm potansiyelini etkili hale getirmek gerçekten uzun soluklu ve meşakkatli bir yolculuk. Malumunuz pandemi öncesi İstanbul dünyanın en çok ziyaret edilen destinasyonları arasında idi. Umuyorum ki pandemi sonrası yavaş yavaş o eski ihtişamlı günlerine döneceğini düşünüyorum. Pendik’e gelirsek; İstanbul’un ilçeleri arasında  en güçlü turizm potansiyeline sahip bir ilçe. İlk başta şunu ifade etmek lazım , ilçemiz Uluslararası uçuşlara açık bir havalimanına sahip. Bu muazzam bir şans. İkincisi ilçemizde kaliteli bir altyapısı olan bir yat limanına sahip. Yat turizmini daha da geliştirerek şehrimize olan katkısını artırabileceğimizi düşünüyorum. Buna ilave olarak turizmde potansiyeli çekebilmek için markalaşmaya ihtiyaç var. Pendik’in turizm ve iş dünyasından yatırım çekebilmesi için potansiyelinin ortaya konulması gerekiyor. Her şehrin bir vaadi olmalı. Pendik ne vaat ediyor? Nasıl avantajlar sunduğumuzu yatırımcıya açık yüreklilikle izah etmeliyiz. Bu potansiyelin ortaya çıkarılması noktasında gerek  Pendik Kaymakamlığı gerekse Pendik Belediyemiz tüm gayreti ile çalışmalarına devam etmekte. Pandemi sonrası bu çalışmalarımıza daha da hız vereceğiz.

*Mülki idare amiri olmanın dışında bir de ev yaşantısı var tabii ki. Ev ve iş yaşamını nasıl dengeliyorsunuz? Aynı zamanda çocuklarınız var. Kaymakam Hülya Kaya ile anne Hülya Kaya arasındaki çizgide kendinizi nasıl yorumlarsınız?

Her meslekten anne benimle aynı duyguları mutlaka paylaşıyordur. Çalışan anneler zamanlarının büyük bir kısmını işte ve yolda geçiriyorlar. Tabii kaymakam olmanın, mesai günü ve saati gözetmeden çalışmanın, kızlarıma ve eşime yansıması büyük. Biliyorsunuz içinde bulunduğumuz süreç zorlu bir süreç. Hafta içi, hafta sonu sık sık denetimlerimiz oluyor. Hafta içi  veya mesai sonrası toplantılarımız oluyor,. Ama şunu bilmek beni hep güçlü kılıyor; onlar her zaman ve her şartta yanımdalar ve beni destekliyorlar.  

 

 

  YORUMLAR 0 Yorum YORUM YAP
Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  DİĞER Haberleri
BİZİ TAKİP EDİN
  • YUKARI